Pan's Labyrinth


"El Laberinto Del Fauno" orjinal adıyla..Pan'ın labirenti(Aslında bir Roma tanrısı olan Faun'un labirenti). Bir labirent düşünün ki hayatın kendisinden çok da farklı değil. Fakat farklı olma vaadiyle geliyor. "Bak" diyor "Sen aslında prensessin" diyor. "Orada senin bir krallığın var" diyor. Ve bunun peşinden sürükletiyor. Vaat ettiği krallığa gidebilmek için 3 testten geçmek gerekiyor.

"Pan'ın labirenti"...Dedim ya; hayatın ta kendisinden farksız. Sadece o hayata masalsı bir gözle bakan çocuğun bakış açısından. İlk test dev ağacın derinlerindeki "terbiyesiz" kurbağanın midesindeki altın anahtarı almak. Ofelia bunu beceriyor..Hem de yapması gerektiği gibi. Çamurlara, pisliklere bulanıyor, iğrenç tarafını görüyor hayatın. Ama vaat çok güzel. O yüzden katlanıyor her şeye.

İkinci testte ise yiyeceklerle dolu bir ziyafet masasının olduğu yerde alması gereken bir şeyden bahsediliyor Pan tarafından. Tek bir kırıntı bile yememesi gerektiği ve kum saatinin kumları bitene kadar içeriden çıkması gerektiği tembihleniyor. Belki çocuksu bir saflık, belki gideceği krallığa varmadan önceki bir heves, belki de insanoğlunun yasak elmayı yemesiyle birlikte başlayan yasak çiğneme merakı, nedendir bilinmez Ofelia masadakilere karşı koyamıyor ve masadan üzüm yiyor. Dolayısıyla The Pale Man uyanıyor. Ardından kum saati

tükenmeden içeriden çıkamadığı için kapı kapanıyor. Fakat bir şekilde içinde bulunduğu durumdan kurtuluyor Ofelia. Bütün bu masalsı ve doğaüstü olaylar olurken dış dünyada da savaş ve çatışma var gücüyle, tüm pisliğiyle devam ediyor. İnsanlar vuruluyor, işkence yapılıyor, insanlar birbirini aldatıp arkadan vuruyor. Ofelia için ise hayattaki tek şey annesi, ve kardeşi. Bu devrede annesinin karnındaki kardeşiyle konuştuğu sahne büyük önem kazanıyor.

Ofelia ikinci görevde söylenenleri yapmadığı için Pan tarafından cezalandırılıyor. Prenses olmadığı için bir daha asla karşısına çıkmayacağını ve krallığına gidemeyeceğini söylüyor. Buradan sonra Ofelia'nın hayatı daha da kötüleşiyor. Artık onu ziyaret eden periler gelmiyor, yatağın altında gizlice büyüttüğü mandrake kökü yüzbaşı tarafından bulunuyor ve "büyü diye bir şey yoktur" gerekçesiyle ateşe atılıyor. Bunun sonucunda kötüleşen annesi doğum yaparken ölüyor ve Ofelia'nın hayatta tutunacak tek şeyi, kardeşi, kalıyor.

Buradan sonra tekrar beliren Pan, Ofelia'ya kardeşiyle beraber labirente gelmesi gerektiğini söylüyor. Üçüncü test bir masumun, yani kardeşinin, kanının akıtılması. Böylece krallığa geçiş kapısı tam dolunay vakti açılabilecek ve Ofelia krallığına gidebilecek. Ofelia ise artık masalsı dünyanın ve yaşadığı dünyanın farklı olmadığını öğrenmiş ve iki karanlık dünyanın da ona mutluluk getirmeyeceğini anlamıştır. Pan'ın sözünü dinlemeyerek kardeşinin kanını vermez ve böylece üçüncü testte başarısız olur ve yüzbaşı tarafından bulunup vurulur.

Pan'ın labirentinin akışı ve Ofelia'nın ona verdiği tepkiler tıpkı insanoğlunun hayatının evrelerine benziyor. İlk testte saf ve bozulmamış olan Ofelia Pan'ın isteklerini teker teker yerine getirerek asla gerçekleşmeyecek ütopik bir masal dünyasına inanıyor. Fakat daha sonra kirlenen, hayatı yavaş yavaş görmeye başlayan ve içgüdülerine zincir vuramayan Ofelia Pan'ın sözünden çıkıyor ve hayatı merak ederek hatalar yapıyor. Bunun üzerine acılar çekiyor, sevdiklerini kaybediyor, savaşın aldatıcı yüzünü görüyor. Küçücük yaşta olgunlaşan Ofelia üçüncü testte artık hayat boyu edindiği tecrübelerle kimsenin sözüne kulak asmayarak doğru bildiğini yapıyor ve ona vaat edilen krallığa, yani her zaman mutlu olduğu anne ve babasının yanına gidiyor.

Pan's Labyrint hayatın, masalsı yönünden de baksan gerçekçi yönünden de baksan karanlık olduğunu bir tokat gibi çarpıyor. Herkes Pan'ın labirentinde geziyor. Başta saf, sonra hatalar yaparak ve en sonunda tecrübelenip doğruyu bularak...Ama tüm labirentler ne yazık ki aynı şekilde sonuçlanıyor. Herkes kendi krallığındaki yerini alıyor..ve bazıları prenses bile olamıyor.

blog comments powered by Disqus