3 Stephen King Uyarlaması



Son 3 gün içinde Stephen King'in 3 farklı uyarlamasını izledim. 3 farklı yönetmenden 3 Stephen King filmi.Mary Lambert'in 1989 yapımı Pet Sematary'si, David Cronenberg'in 1983 yapımı The Dead Zone'u ve Mikael Håfström'ün 2007 yapımı 1408'i.

Hayvan Mezarlığı'ndan başlamak gerekirse açıkçası özellikle teknik açıdan çok yetersiz bir film. Gerçi $11,500.000 gibi o zamana göre pek de az olmayan bir bütçesi var ama oyunculuk çok kötü. Senaryo gayet güzel aslında. Yeni bir eve taşınan bir aile, daha sonra komşuları Jud onlara evin arkasındaki hayvan mezarlığını gösteriyor. Ailenin ölen kedisi oraya gömüldükten sonra ertesi gün tekrar canlı olarak karşılarına çıkıyor. Daha sonra küçük çocuklarını kaybeden aileden mezarlık olayını bilen Louis o mezarlığa çocuğu gömüp gömmeme ikilemine düşüyor vs..Senaryo fena sayılmamakla beraber oyunculuk filmden aldığınız zevki resmen katlediyor. Filmde gerçekten etkileyici ve ürkütücü sahneler bulunmakla birlikte Victor Pascow karakteri bir yerden sonra komik bir hal alıyor zırt pırt oradan buradan çıkarak. Bir klasik olmasına rağmen günümüzde kolay kolay izleme keyfi alamayacağınız bir film. Senaryosu için göz atılabilir.

İzlediğim bir diğer film ise (aralarında en çok sevdiğim) usta yönetmen David Cronenberg'in The Dead Zone'u oldu. Bu daha çok korku türü yerine psişik bir öğretmenin hayatına yönelen ve geçirdiği trafik kazası sonrası elde ettiği psişik güçlerin kendisine neler getirip götürdüğünü işleyen kaliteli bir film. Kitabını okumadığım için kitabıyla bir karşılaştırma yapamayacağım ama başlı başına bir film olarak çok şey anlatıyor ve gayet kendi ayakları üzerinde duruyor (yönetmenin tarzına da çok uygun). Film hem duygusal, hem polisiye, hem politik, hem de fantastik öğeler içeriyor. Bu açıdan oldukça zengin. Oyuncu kadrosunda da Christopher Walken, Brooke Adams ve Martin Sheen gibi isimler rollerinin haklarını oldukça iyi veriyorlar. Stephen King uyarlamalarından "The Shining" ile birlikte en başarılılardan birisi bence The Dead Zone.

Son film ise henüz daha Türkiye'de vizyona girmemiş olan 1408. Açıkçası en çok ümit bağladığım ve heyecanla beklediğim (Stephen King'in en iyi kısa hikayelerinden birinden uyarlandığını öğrendim) film beni tatmin edemedi. Çok iyi gerilim sahneleri olan ve kendinizi bunalmış, sıkışmış hissettiren film nedense sondaki o öldürücü darbeyi vuramıyor. Samuel L. Jackson ve John Cusack gibi çok usta isimleri ağırlayan film zaten bir John Cusack şov şeklinde. Çok başarılı bir oyunculuk gösteren Cusack, filmin en önemli artısı. Hayaletli mekanlar hakkında kitaplar yazan ve araştırmalar yapan ama pek popüler olmayan yazar Mike Einslin son kitabından sonra bir gün isimsiz bir posta alır. Bu mektup sonucunda New York'daki Dolphin Otel'in 1408 numaralı odasını tutmak ister ve zor da olsa amacına ulaşır.Büyük bölümü bu otel odasında geçen filmde Einslin'in bilinçaltına doğru korkutucu bir yolculuk yapıyoruz. Yönetmenliğin bence başarılı olduğu filmde senaryo yeteri kadar tatmin etmiyor (hikayeyi okumadığım için orjinali hakkında bir şey diyemeyeceğim). Plot twist'lerle yolunu bulan senaryo en sonunda da dediğim gibi o bitirici vuruşu yapmıyor. Açıkçası izlenebilecek ama 1 ay sonra pek hatırlamayacağınız bir film 1408.

Filmlerin (kişisel) notları şu şekilde:


Pet Sematary: 5/10

The Dead Zone: 8/10
1408: 7/10


blog comments powered by Disqus